8 Kasım 2014 Cumartesi

Necmiye teyzenin Bahçesi(2)


                 Günde en az altı defa  necmiye teyzenin bahçesinin önünden geçiyorum.(küçük

adamı okula götürüp getiriyorum).Her sabah meraklı gözlerle bakıyorum bahçede mi Necmiye teyze

 diye ama nerdeyse iki aydır göremedim.Sonbahar yağmurlarıyla bahçe adeta çoştu ve sanki ilkbahar

oldu.Bir taraftan sararan yapraklar bir taraftan necmiye teyzenin bahçesi aklım karıştı hangi

mevsimdeyiz.




         Bu güzellikleri görüpte bahçeye giremeyip hasbihal edememek fotograf çekememek yiyip

bitiriyordu beni.Bahçe kapısı her zaman açık yani kilitli değil ve bahçe yüksek duvar ve çitlerle

kapatılmamış gelene geçene cömertçe görsel şölen sunuyor.Zaten Necmiye teyze de sevmez öyle

kapalı alanda oturmayı onun da hoşuna gidiyor gelen geçeni görmek.İstersem girip Necmiye teyzeyi

görebilirim ve fotograf çekebilirim ama rahatsız etmek istemedim sabırla bekledim

karşlaştıralacığımız günü.İşte o gün cuma günüymüş...

  Karşıdan gelirken necmiye teyzeyi görünce yüzümde gülücüklerle bahçe kapısına yöneldim

necmiye teyzede bana seslenmek için kapıya gelmiş iki aylık özlemle kocaman

 kucaklaştık

  
  Bahçedeki kurumuş çiçek köklerini ve ayırık otlarını temizliyordu.Kahvaltı yapmadıysan kahvaltı
yapalım dedi.

kahvaltı yaptığımı söyleyince bi kahve içelim dedi zahmet etme bu bahçede oturmak benim için en
 
güzel kahve desem de ikna edemedim.Necmiye teyze içeri kahve yapmaya gittiğinde ben fotoğraf

makinesini alaıp geleyim dedim iyi hadi bakalım dedi.Bir arka sokaktaki eve giderken yol nasıl uzun

geldi anlatamam.Adeta koşarak aldım geldim makineyi ve geldiğim de manzara bu...

  
             Kahvelerin fotografını çekerken aslında bir taraftan da mutluluğun,komşuluğun,hasret

gidermenin,sevmek ve sevilmenin de fotografını çekiyordum.Galiba bu duygularla çok derinlere

 dalmışım

      Necmiye teyzenin kahveler soğumadan içelim sözüyle irkildim.40 yıl hatırı olacak bir kahve

içtim hayatım da ilk defa.

                İçim özlemden zamansız ayrılıktan bir tuhafken  songünlerin getirdiği karamsarlığın

aklımdaki gönlümdeki ve ruhumdaki izlerini bu güzelliklerle yıkamak,güzel görüp güzel düşünmek

niyetiyle tamamlıyorum yazımı.İyi geldi bana iyi gelsin dileyen herkese..



 "Mutluluk;bir çiçeğin her halini fotogafını çekmekte"



" Mutluluk beni de çek benide çek dercesine duran çiçekleri fotograflamakta"


" Mutluluk; bu çiçeklerin her rengini görmede"



"Mutluluk;çiçeğe durmuş bu tohumların çiceğini merak etmede"


 "Mutluluk;ilkbahar da istemeden dalını kırdığım turuncu gülün tekrar açamsında."


 "Mutluluk; bu bengovillerle karşılaşmakta"



 "Mutluluk;gören göze,tutan ele,konuşan dile,yüreyen ayaklara sahip olmakta ve daha bir çok sayısız nimete kavuşturulmakta."

Bereketli geçirdiğimiz bir günü bereketli bir aşla sonlandırdık.Ayşe teyze Aşure yapmış getirmiş

Necmiye teyzede bizimle paylaştı.



 Bu gün   yaşananlar daha bitmedi burda daha çok boş sayfa var ve benim bugüne dair daha çok anlatacaklarım var.

30 Eylül 2014 Salı

Ağustos böceği mi? karınca mı? Anne olmak mı?

     


        Tam  güzel  güzel  ümitler yeşertirken içimden bir ümitsizlik ki dibe vuruyorum.Kötüdür dibe

vurmalarım  hiç sevmem  sevemem, bakmam aynalara bakamam.Her şey bir eziyete dönüşür her şey

eziyet gibi gelir. Konuşmak,gülmek ,oturmak,kalkmak ve dahi yemek yemek.   Tam bir çekilmez

olurum  etrafımdakiler için.Aslında  çok büyütecek bir şey yoktur  o an hayatımda  ama dünya

başıma yıkılmış kadar harap olurum. Bugün kızı bizde mi diye sormaya gelen komşuma nasıl bir yüz

ifadesiyle   cevap verdiysem  rahatsız ettim kusura bakma dedi.Ne kusuru  ne rahatsızlığı dedim ama

belli ki yüz ifadem öyle demiyordu .Sinir stresimi  evdeki küçük adam dan çıkarmak en kolayı.Hadi

gel ödevini yap.Şimdi canım istemiyor sonra yaparım. O zaman tv de yok,dışarı çıkmak ta yok .

       Bazen  dalıp sonra   derin bir offfffff  çektim mi  ne oldu anne içine hava  mı doldu diyor  hem

içimdeki karamsarlığın farkına varmadığı için hem de her hareketimi  önemsediği için mutlu

oluyorum ve sıkıca sarılıp öpüyorum  iyi geliyor tabii  bir daha bir daha yapınca çok bir şeyim

kalmıyor  sonra güle oynaya ödev yapıyoruz.Eğer  derin oflarımı büyük adam duyarsa  sağolsun  oda

ilgileniyor kendi çapında ne oldu bugün canını sıkan bir şey mi oldu. Yok.Yine neye sıkıldın deyip 

derdime derman olmaya çalışır ama nafile.

                        
 
                        Bana eski günler lazım  birde şimdiki aklım diye bir ibare okuyorum  ah keşke

diyorum  sonra  yok yok şimdiki aklımı istemiyorum  zaten beni bu hale getiren o değimli 

diyorum.Ne güzeldi eskiden  nerde sabah orda akşam , buldun ye bulamadın dua et.Yatağım  olmasa 

uyuyamam  annemlere de gitsem evime gelir yatarım diyen insanları  içten yadırgar  ve hiç 

anlayamazdım  bu yaza kadar.Yaz tatilinde anneme  evimi çok özledim ama en çokta yatağımı 

deyince annem bana içten hak veren gözlerle cevap verdi evet  misafirlikte kuş tüyün de de yatırsalar 

yatağını arıyor   ve özlüyor insan  dedi.

              Sahi ağustos  böceği ile karınca hikayesin deki ağustos böceğinin sonunu bilen var mı? 

Hikayedeki  bütün espri  ağustos böceğinin karıncaya muhtaç olması mı yani.Şimdiye kadar ki

 hayatımı  ağustos böceği  kafasında geçirdim de.Para biriktirmek, ev almak ,dolaba kışlık erzak 

doldurmak  gibi dertlerim hiç olmadı  ama şimdi var ve alışık olmadığımdan olsa gerek bünyem 

kabul etmiyor.
           

             Taktım mı takıyorum işte soldan soldan geliyorlar.Niye hala koltukları 

değiştirmiyoruz,Çocuğun  odasını  bu yılda erteledik zaten bu  ev küçük sıgamıyorumla  aklımı 

başımdan alan   bir sürü boş  düşünce.Savaş  mağdurlarına gidiyor aklım  empati kurmaya 

çalışıyorum(sıcak evde ,karnım tok sırtım pek ne kadar olursa  artık) o zaman çok lüks geliyor her şey şükrediyorum  ve dua…

           Aslında her şeyin farkındayım  yada öyle olmaya çalışıyorum.Gören gözün ,İşten kulağın  ve 

saat gibi çalışan bütün azaların sevdiklerimin ve beni sevenlerin .Ama  geldi mi geliyor işte oturuyor 

yüreğimin ta orta yerine ha boğdu ha boğacak gibi.


Siz de havalar nasıl???

24 Eylül 2014 Çarşamba

Kırmızı Mercimek çorbası




Soğuyan havaların ilk hatırlattığı şeydir çorba bizim evde.İşten ve okuldan dönüşlerin acıkmış

 midelerinin bayram etmesinin verdiği mutluluktur.Birde annemden hatıra kalan hikayesi.Bir gün 

abimin arkadaşları bize yemeğe gelmişler Anneciğim de gençler sever diye mercimek çorbası 

yapmaya karar vermiş.Tencereyi  almış ateşin üstüne başlamış kaynatmaya  lakin tencerede su bitmiş 

ama çorba annemin istediği kıvama gelmemiş.Az su kattığını düşünüp daha büyük bir bir tencereye 

hatta kazana  almış üstüne su ilave edip tekrar   kaynatmış  hala mercimeklerin erimediğini görünce 

karıştırmışta karıştırmış ama çorba hala istediği kıvamı almayınca ben bunu süzgeçten geçireyim 

deyip süzgeçten geçirmiş ve çorbayı istediği kıvama getirmiş getirmesine ama bir çorba bütün

 gününü almış canım annemde mercimek çorbası yaptığına pişman olmuş.Annem çorbanın süzgeçten

veya blendırdan geçtiğini bilmediği için bütün bunlar başına gelmiş. 




Çorba  denince ilk akla gelen mercimek çorbası desem yeridir galiba.Yada çok iyi bir mercimek 

çorbası tarifiniz varsa hemen eliniz ona gider.Herkesin yoğurt yiyişi farklı olduğu gibi herkesin

 mercimek 

çorbası yapması da farklıdır.Size vereceğim bu tarif hem kolay hem lezzetli. 
Malzemeler 
  • 1.5 su bardağı mercimek
  • 2 yemek kaşığı pirinç
  • 1 orta boy soğan
  • 1 adet havuç,1 adet kabak
  • 2 küçük diş sarımsak
  • 1 yemek kaşığı salça
  • Nane,çok az kekik
  • Tuz, zeytinyağı
  • Mercimek çorbasının yapılışı
    • Mercimek ve pirinci yıkayın tencereye alın
    • Sebzeleri iri iri doğrayın,kalan bütün malzemeleri de çiğden koyup üzerine 4-5 parmak çıkacak kadar su ilave edin.
    • Düdüklü tencerede 20 dakika pişirin
    • Piştikten sonra blendırdan geçirin.
    • Servis sırasın da üzerine gezdirmek için kızdırılmış yağda nane yapıp gezdirebirsiniz.Afiyeyet olsun.

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Vişne suyu yapımı



  Ramazan günlerinde en çok ihtiyaç duyduğumuz şey içeçekler.Aslında Anadolu da sular o kadar güzeldir ki 

başka birşey aramasınız.Geçen gün arkadaşımla konuşurken  ramazan geldiğinde eşim markette ne kadar

 içeçek varsa alır  ve içer dedi.Biz de iftar açtıktan sonra  su  çok içmek istemediğimiz için meyve suyunu

tercih ediyoruz.Bir de evdeki  küçük adam meyve suyu çok  tükettiği için evde  meyve suyu yapmak şart oldu.


 Lise birinci sınıftayken okul tatil olduğun da köydeki ablama kalmaya  gitmiştim.Meyvelerin en bol olduğu zaman ve onların bahçesinde de bütün meyveler var.Meyveler henüz toplanmadığı için bir iki yere düşüyorlar günün sonunda ablam onları toplayıp meyve suyu yapıyormuş.O gün yine yaptı ve tadı harikaydı.


                                      Geçen gün pazarda olgunlaşmış erik bolluğunu  görünce aklıma hemen ablamın

meyve suyu tarifi  geldi vişne ve erik alıp eve geldim.Tarifte yanlışlık olmasın diye ablamı aradım tabii anımı

anlattım ama hatırlamadı.Birde püf noktası verdi kaynadıktan sonra içine limon tuzu ekle rengini daha iyi verir dedi.




                   1kg Erik ve 1kg Vişneyi  tencereye koydum üzerine yaklaşık 5 litre  su doldurdum  .meyveler

pelte olana kadar kaynattım.Renk versin diye 6 tane limon tuzu ekleyip sogumaya bıraktım.Soğuduktan sonra
suyunu süzdüm ve şişelere doldurdum  iki günde tükettik.



Marketlerde sepetlere meyve suyu dolduran anneler görünce  çok üzülmekle birlikte  hemen oracıkta tarif veresim gelir.

Çocuklardaki kabızlığı gidermenin en güzel yolu  bol sıvı tüketmek renginin çekiciliği tadıyla birleşince 

afacanlar severek bolca tüketiyor.


18 Mayıs 2014 Pazar

KAHVALTI BAHANE




 Kahvaltı hazırlama da henüz çömez olsam da en kısa zaman da güzel kahvaltı masaları hazırlayacağıma dair

 ümitliyim.Bu fotograflar da nereden nereye diye kanıt olur.


Dışar da baharın adeta çıldırtan güzelliği karşısında içer de kahvaltı yapmak biraz sıkıcı olsa da ailecek bir 

arada olmanın mutluluğu herşeye yetiyor.Bu hafta biz kahvaltı yaparken evin miniği balkonda  kendince 

uçurtma uçurdu pek bi mutlu oldu.


Biz de pazar kahvaltısı demek geçmiş haftanın kritiğini yapmak gelecek haftanın   planlarını yapmak,havadan

 sudan bolca konuşmak ve stresin çoğunu atmak demek.

26 Nisan 2014 Cumartesi

Necmiye teyzenin bahçesi ve kahvaltı 1


Nasıl şükretsem ne kadar şükretsem de bu nimetin şükrünü eda edemem ama yine de bu nimeti verene 

 binlerce şükürler olsun.Yıllarca komşu hasreti çekip sonra böyle tatlı ton ton bir teyzeye komşu olmak ve bu 

teyzenin cennet gibi bir bahçesi olması bal üstüne kaymak misali oldu bana.





" Aç kapıyı ben geldim " komşu demeler çoğumuz için mazi de kaldı.Ama buna her zaman ve  bazen şiddetle

ihtiyaç duyarız.Kapısını çalacak bir komşu yada kimsemiz yoksa gurbet,hasret,özlem tavan yapar ve duygu

dünyamız dibe vurur.


Bu eve taşınırken 10 yıl kaldığım artık  memleketim dediğim her köşesi acı tatlı günlerimin hatırasıyla dolu bir 

sürü arkadaşımın dostumuz dediğimiz insanlardan ayrılmanın büyük hüznü ve üzüntüsü içindeydim.



Yeni ev içinde çokça dua ettim kapısını çalabileceğim  derdimi söyleyebileceğim komşularım olsun 

diye.Nitekim istediğimden fazlası oldu.


Necmiye teyzenin bahçesi yol üstünde ve aramızda bir bina var.Nereye gitsek önünden mutlaka geçiyoruz.Bir 
yıldır Çok istememe rağmen Necmiye teyzeyle karşılaşmadım tabiri diğerle karşılaştırılmadım.Bahçe her 

mevsimde ayrı güzelleşiyor ve ben bahçeye giremediğim için içim içimi yiyor.her gün bahçenin güzelliğini eşime 
anlatıp teselli buluyorum.Kendi içimden de çokça dua ediyorum.İnşallah bahçe sahibiyle tanışıp komşu oluruz 
da bu bahçede bolca çay içip zaman geçiririm.

                   Duam bu ilk bahar da kabul oldu.Çiçekler açtığında necmiye teyzeyle tanış(tırıl)dım.Beni aldı bir telaş bahar çabuk geçer çiçekler hemen solar bilirim, ne yapsam, ne etsem de çokça fotoğraf  çeksem diye kafamda projeler üretiyordum ki kara haber geldi...


Canım dan çok sevdiğim ve sevdiğimiz biricik yeğenim (annem,babam,kardeşim,abim ,ablam,gurbeti sıla yapan dert ortağım) kısaca herşeyim dediğim ablamın oğlunun vefat haberiyle baharımız kış oldu.


Dünyalık  anlamını yitirdi anlamsızlaştı herşey.Yönümü şaşırdım adeta.Yaşayan ölü cümlesi tam beni ifade etse 
de hayat devam ediyor dediğimiz şey bu olsa gerek.Taziyeden sonra hayattaki rutinimize yine dönsem de

 içimdeki, duygu dünyamdaki eski rutinime dönmem artık mümkün değil olmayacakta çünkü puzzle'n 
en büyük  parçası yok.




Hayat devam ediyor dedim ya...  Her gün işe gidip gelirken Necmiye teyzenin bahçesinin önünden geçip 

gidiyorum ama pek bir umarsız , umursamaz ve hatta küsmüş bir şekilde.Yasıma ortak olsun istiyorum her şey 
ve herkes.Gök kararsın, güneş çıkmasın, güller açmasın, İnsanlar gülmesin...


 Uzun süre bahçenin önünden geçerken hiç bakmadım, bakamadım, bakmak istemedim, küstüm adeta.onlar da

 beni barıştırmak için ellerinden geleni yaptılar.Her gün farklı renkli bir gül açıyor ve sabah akşam beni

selamlıyorlar ama bende tık yok.Takii Necmiye teyze selam verip bizi içeri davet edene kadar.



Nerelerdesiniz diye sordu Necmiye teyze.Fidanımızı, biricik gülümüzü toprağa verdiğimizi söyleyince çok 

üzüldüler. Acımızı paylaşınca   hafifletmek adına kendi hayatlarındaki yaşadıkları acıları anlattılar teselli 

ettiler.İçecek bir şey ikram etmek istediler acelemiz olduğunu söyleyince Cemil amca ; bari taze yumurta 

vereyim kahvaltıda yersiniz dedi.Elimiz mahkum kabul ettik ve aldık.Onların konuşmaları bana iyi gelmişti..O 

günden sonra bahçede Necmiye teyzeyi aradı gözlerim.Bir gün işten gelirken gördüm bahçede olduğunu ve 

girdim içeri.Necmiye teyze sanki beni bekliyormuş gibi mutlu oldu ve itiraz istemiyorum bir kahve içelim 

dedi.Zaten bende böyle birşey istiyordum. bahçeye bakınırken kahvemiz de geldi.Kahve bahane sohbet 

şahane misali... olsa da kayıpların verdiği acılar bizi güzel bahçeden uzaklaştırdı.Necmiye teyze de en büyük 

acı kaybını 27 yıl önce 26 yaşındaki kardeşinin vefatını  anlattı.


 damdan düşeni damdan düşen anlar misali necmiye teyzeyi daha yakın hissettim kendime ve bahçeylede barışmıştım o gün.Necmiye teyzeye kahvaltı yapmayı teklif ettim sağolsun kabul etti.


Cumartesi sabahı saat 10 da kahvaltıda buluştuk.Hava yağmurlu olduğu için balkonda yaptık kahvaltımızı.Sonrasında  aldım makineyi bastım deklanşöre ama nafile doyamıyorum çekmeye bir de yağmur yağdı.Gül yapraklarındaki görsel şölen aklımı başımdan aldı adeta.Utanmasam bir gülün abartısız bin tane fotografını çekerim.


Mehmet Emin Ay'ın "Güllere vurgunum "ezgisi bana hep iyi gelir bugünde bahçeyle, derdimle bütünleştiği için çok iyi geldi.

Güller ağlar bana bu derdi güller anlar,
Bana güllerimi, güllerimi verin.
Güller ağlar bana bu derdi güller anlar,
Bana güllerimi, güllerimi verin.
***
Gün olur yaprağı düşer güllerin,
Bu can ten evinden çıkar giderim,
Sevdam güle döner ben de gülerim,
Bana güller derin, kırmızı güller verin.
***
Güller ağlar bana bu derdi güller anlar,
Bana güllerimi, güllerimi verin.
Güller ağlar bana bu derdi güller anlar,
Bana güllerimi, güllerimi verin.

Kahvaltıdan bir kare de paylaşıp yazımı sonlandırırken daha bu başlangıç bundan sonra Necmiye teyzeyle daha çok çay içip kahvaltı yapacağımızın haberini de vermek istiyorum.Güzel yorumlarınızla bize eşlik edebilirsiniz.Her şeyin gönlünüzce olması dileğiyle...




9 Mart 2014 Pazar

ISPANAK SALATASI

Bir gün eşimle yürüyüşten dönerken  mahalle marketinde ıspanak  gördüm , sanki yıllardır görmediğim 

bir arkadaşımı görmüş kadar şaşırdım ve bir o kadar da sevindim.Çünkü  çocukluğumun   ve  bilirkişilerin 

anlattığı  sağlıklı doğal ıspanaktı bu.Evde ıspanak olduğu için alalım diyemedim eşime  ama aklımda tarifler 

çoktan  dönmeye başladı bile.

            Ertesi gün erkenden soluğu markette aldım. Ispanagın  bütün ikametgah bilgilerini aldım çünkü 

yetiştiren dede  kendisi satıyordu. Kastamonu dan  kendi bahçesinden  getiriyormuş. Başka otlar da vardı  

ama ben onları tanımadığım  için almadım. Dede hemen reklamını yaptı  90 yaşındayım  hep bu doğal  otları yiyorum dedi.

                 Ben bir an  önce  ıspanakla buluşma arzusunda olduğum için  hemen ıspanağımı alıp ışık hızıyla 

eve geldim. Uzun süre kuzu diye tabir edilen ıspanağa bıçak vuramadım.Temizce   yıkadıktan sonra yarısını 

  tuzlayıp sade tükettik.Sonra başladım kökünü  ayrı yaprağını ayrı değerlendirmeye.

                   Ama en sevdiğimiz hali tuzlayıp yemek , yanın da  köy peyniri ve köy ekmeği de olunca lezzetti  katmerleniyor.

                     Her cumartesi köyde ne var ne yok getiriyormuş dede ,bunu duyunca nasıl mutlu oldum şaşırırsınız.
                   Üç haftadır  alıyorum önce bolca salatasını yapıyorum, sonra da yapmak istediklerimi yapıyorum.Bana kalsa marketteki bütün ıspanakları al koy dondurucuya.

                    Bir ıspanak için bu kadar  duygu  yoğunluğu biraz abartı gelmiş olabilir ama  aslında bu duygular 

doğal olan her şeye karşı.Şehir hayatı yapaya mahkum etse de bizi çocukluğumuzda  damaklarımızda ve 

dimağlarımızda kalan lezzetleri arıyor gönül.

                   
                    

24 Şubat 2014 Pazartesi

FIRINDA BALIK


               
       Balıkları yemek yazarı Nevin halıcı'dan okuyup uyguladıgımdan beri hem lezzetli hemde kokusuz balık

pişirmenin mutluluğunu yaşıyorum.Öyle ki balık denince aklıma ilk gelen soğan suyu oluyor,çünkü  çok lezzet

katıyor.Masada ki balıklar çupra ve istavrit.1 kilo balık için iki soğan rendeledim  2 yemek kaşığı zeytin

yağı,1 çay kaşığı karabiber ve isteğe bağlı baharatlar ile yeterince tuz olan bir sos yapıp balıkları 30 dk

bekletip fırına verdim.Tabi balıklara bıcak darbesi vurmayı unutmadım.

     
              Karadenizli misafirimiz tabağını bitirince derince bir oh çekip sınavı geçmiş öğrenci kadar
sevindim.
                Biz ailece de çok sevdik.
               Masaya gelince balığın en sevdiğim  yönü yanında ayrıca yemek yapmaya gerek 

olmaması.Peynirli sigara böreği,yazdan yapılmış közlenmiş biber ve bol yeşillikli salata ile daha

 doyurucu bir masa oldu.Deneyenlere afiyet olsun.

23 Şubat 2014 Pazar

YALANCI BAHAR



Bu yıl İstanbul da nerdeyse hiç kış yaşamadık.Kış deyince çocukluğumdaki kışlar gelir aklıma hemen.Diz boyu kar, soba yanan sımsıcak evler ,evlerin çatılarında  bacadan çıkan  davetkar dumanlar.Şimdiler de öylemi  her şey gibi mevsimler de eski tadında değil artık.Bu gün ruhumuzu sıkan bir havaya inat vurduk kendimizi dağ'a  bayıra.


 Kaynağından içtiğimiz saf suyu ciğerlerimiz bayram etti adeta.



 Baharı müjdeleyen buğday tarları


 Ne ağacı olduğunu bilmediğimiz ama sıcak havaya kanıp erken çiçek açmış ağaçlar


Sarı çiçek açan bir ağacı ilk defa görmenin şaşkınlığı ve mutluluğu


Hüznü ve yalnızlığı hatırlatan ağaç



Dereyi geçmek için koyulan tekerleklerin üzerinden geçerken ki çocuksu heyecan


Baharın müjdecisi papatyalar


Annesinin karnın da daha fazla duramayıp kendini dışarı atan keçi yavrusu bize baharı yaşatsa da bahar coşkusu  yoktu henüz doğa da.Temiz hava almak, beynimize güzel resim yüklemek hepimize iyi geldi.