29 Eylül 2013 Pazar

PAZAR KAHVALTISI VE BİR ANI

  
Pazar günü güzel bir kahvaltı masası herkesin en çok sevdiği ve istediği şeylerden biridir.Evin annesi veya kahvaltı hazırlayını sizseniz bu sizi çok mutlu etmeye bilir.Kahvaltı alışkanlıkları kişiden kişiye değişir bizim evde olduğu gibi.Ben bir veya iki çeşit hadi bilemedin üç çeşit kahvaltılıkla kahvaltı yaparım çok fazla karıştırmayı sevmem tuzluları önden yerim sonrada reçel türü tatlılarla sonlandırırım kahvaltıyı.Ama eşim öylemi;kahvaltı (yemekte olabilir) önce göze hitap etmeliymiş, önce gözünü gönlünü doyurup sonra mideni doyurmalıymış.Pazar kahvaltısı veya özel gün kahvaltılarında bolca çeşit olmalımışşşşşşşş...

 Annemden    kalan en  güzel miras hazır gıda tüketmeye meraklı olmamak.Marketten alınan  şeylerle kahvaltı masası donatmak  hiç arzu etmediğim birşey.Onlarla  donatacağım bir masadan çok evde yaptığım mis gibi menemeni tercih ederim.Ama evde çocuk da varsa bu biraz zor.Çünkü bunca yıldır eşimi  ikna etmişim doğal yiyecekler konusun da adamcağız da ses çıkarmamış ve biz mutlu mesut kavaltılar yapmışız.Ne zaman çocuk büyüdü şunu da isterim bunu da isterim dedi bizim kahvaltılarımız değişti.Çünkü bütün kahvaltılıklarım köyden geliyordu,marketten mecbur kalmadıkça almıyorduk.


Tabii bunca yıllık alışkanlıkları değiştimek kolay değil.Köyden gelen lor peynirini(biz çökelek deriz) pek hevesle yemezler çocuk için maydonoz ve dere otu eşim için pul biber kattım ve kurabiye kalıbıyla şekillendirdim ki önce göze sonra mideye hitap etsin.


 Tost ekmeğine fırça ile zeytin yağı sürüp tavada kızarttım.Oğlum önce kokusuna bayıldı sonra da tadına.Başlıkta bir anı dedim ya işte anım bu ekmekle ilgili.Bizim ortaokul lise yılların da kantin de somun ekmeklerin arasına sıvı yağ sürülüp tost makinesinde hafif kızartılıp satılırdı ve biz o ekmeğin müptelasıydık.Aldığımız yarım ekmeği yaklaşık üç veya beş arkadaş seve seve paylaşarak yerdik çünkü hergün herkes alamazadı.Lisedeki arkadaşlarımla her görüştüğümüzde o ekmeğin tadının hala damaklarımızda olduğunu evde en güzel yağlarla en güzel kaşarlarla yaptığımız ekmeklerin o tadı vemediğini konuşuruz.Şimdi anlıyorum ki o tadı veren paylaşmakmış.

   Gördüğünüz maydonoz ve dereotu çiçek niyetine masaya konumlandırldı.Görüldüğü üzere o kadar göze gönle hitap eden bir masa hazırlayamadım ama fikir olsun diye  fena değil.

 Sizinde  paylaşacağınız  yemek anılarınızı  okumak bana büyük zevk verecektir.Özellikle lise ünüversite ve komşularla yaptığınız unutamadığınız paylaşılarınızı bekliyorum.

26 Eylül 2013 Perşembe

BROWNİ TADIN DA ISLAK KEK

                 

Kek ve çikolata sevmeyen çok az insan tanıyorum.İkisi bir aradaysa keyifler katmerleniyor adeta.Çoğu zaman  gözümde çok büyütüyorum kek yapmayı ama yaptıktan sonra hep aynı cümleyi kuruyorum çok kolaymış keşke iç eksik etmesem diye iç geçiriyorum.Evde çocuk varsa ve hazır gıdalardan yedirmek ismiyorsanız fırında mutlaka birşey olmalı.Bizde çikolatalı herşey çok sevilir şimdi bu tariflerimi artırma derdindeyim ve daha zevkle çalışmak   hoş süprizler yapmak içinde değişik kek kalıpları alıyorum.Bu kalıpta onlardan biri.Aynı kek tarifini farklı kalıplarda yaptığınızda ev ahalisi her seferinde farklı birşey yedeğini zannedip maximum mutlu oluyor.








22 Eylül 2013 Pazar

PAZAR KAHVALTISI VE PATATES KIZARTMASI

        Evin Annesi sonbahar temizliği yaptığı için sabah kasları tutulmuş bir şekilde uyanınca istediği bir kahvaltı masası hazırlayamamıştır ama patates kızartmasıyla ev halkını simitlede kendini mutlu edip güzel bir kahvaltı yapmışlardır.Darısı bu satırları okuyan herkese...

20 Eylül 2013 Cuma

Fındıklı kek ve bir başarı hikayesi


Sogukların yavaş yavaş gelmesiyle çayın yanına kekte isteniyor.Gün içinde hem evdekiler için atıştırmalık olsun  hemde çayın yanında güzel olur, yada kek yapmak için bir bahanem olsun diye şöyle kokulu kokulu  keklerden yapıp evdekileri uyandıklarında mis gibi kek kokularıyla karşılamayı çok arzu ediyorum.Bunu yapabilmem için içimdeki korkuları geçmişteki başarısız kek denemelerimi bir kenara bırakıp yeni bir sayfa açmam lazım.Çünkü yedi yıllık evliliğimiz de benim kekler hep yandı.Artık bu yıl sadece keki yakıyor diye fırını değiştirmeyi düşünürken bugün son bir şans verdim ve sonuç harikaydı bir süre gözlerime inanamadım.(Eşim de akşam keki gördüğünde aaa bu sefer başarmış diye geçirmiş içinden)Bu sefer keki fırının en üst rafına yerleştirdim ve düşük  ısı da pişirdim.Kokulu bir kek yapmak için malzemem eksikti şimdi bununla idare edicem ilk fırsatta bir tane limonlu kek yapmayı diliyorum.Yeni fındıklar geldi eskileri tüketmenin en güzel yolu kek yapmak.Tarif Oktay ustadan olduğu için içim rahat bir şekilde tavsiye ediyorum.
Gereken malzeme
        3 yumurta
        1 su bardağı süt
        1 su bardağı sıvı yağ
        1,5 su bardağı şeker
         yaarım su bardağı çekilmiş fındık
         1 paket vanilya
         1 paket kabartma tozu
         8 yemek kaşığı un
HAZIRLANIŞI
              Karıştırma kabına yumurtaları kırıyoruz,şekeri ilave edip beyazlayana kadar çırpıyoruz.
              Üzerine sıvı yağ,süt,fındık,vanilya, k.tozu ve unu ilave ederek karıştırmaya devam ediyoruz.
               Yağlanmış kek kalıbına harcımızı döküp 180 derecelik fırına verip pişiriyoruz.Afiyet olsun.

18 Eylül 2013 Çarşamba

ETİMEK TATLISI

























Etimek tatlısının adı geçince Eşimle önceleri çok gülerdik şimdi gülümsüyoruz tatlı bir anı olarak kaldı mazide.Evliliğimizin ilk ayları günlerden pazar evdeyiz canımız ev yapımı tatlı istedi.En kolayın dan bir etimek tatlısı yapayım dedim.İnternete bakmadan yaptım.Etimeklere şerbeti döktüm krem şantiyi üzerine sürdüm dolaba attım sabırsızlıkla bekliyoruz soğusun.Dolaptan çıkarınca bir de ne görelim etimekler taş kesilmiş krem şanti de varla yok arası bişey kalmış.O an duygularımız çok karıştı.Küçük bir şoktan sonra toparlandık.Sinirler gerildi ama elden bişey gelmiyor.Ben yumuşak olanlarla tatlı isteğimi biraz dindirsemde eşim yemedi.Ama şimdi canı tatlı istediğinde etimekli tatlıdan yaparmısın diyor.
             O gün ve ogünden sonra anladım ki elinde garantili tariflerin olmalı canın istediğinde veya misafir geldiğinde  hemen yapabileceğin.Tabanı Etimekli ve bisküvili  tatlılar işi kolay kılıyor.
             Dünde oğlumla evdeyiz ve canımız tatlı istiyor yeni bir tarif  denemeye sabrımız olmadığı için hemen etimek tatlısını yaptık yedik ve çok mutlu olduk.Tatlı kimi mutlu etmez ki??? Kendini ve sevdiklerini mutlu etmek isteyenler için garantili bir tatlı.

           
gereken malzemeler:
  • 10-12 tuzsuz etimek
  • 2 su bardağı toz şeker
  • 750 gr. süt (3,5 su bardağı)
  • 3 tepeleme yemek kaşığı un
  • 2 paket vanilya, 2 su bardağı süt (750 gr'dan ayrıca)
  • 2 paket krem şanti
  • 2 su bardağı su
  • hindistan cevizi
hazırlanışı:
  1. Etimekleri dikdörtgen bir borcama dizin
  2. 2 su bardağı toz şekeri tencerede biraz yakın ve üzerine 2 su bardağı su ekleyip şekerle eriyene kadar kaynatın (suyu ilk döktüğünüz de şeker sertleşecek korkmayı karıştırarak eribilirsin
  3. Şerbeti etimeklerin üzerine gezdirerek dökün 
  4. 750 gr. sütü un ve vanilya ilavesiyle muhallebi gibi pişirin. etimeklerin üzerine sürün
  5. 2 su bardağı sütle krem şanti hazırlayın, en üst kata da bu krem şantiyi sürün. hindistan ceviziyle  veya çikolatalı sosla süsleyin...




11 Eylül 2013 Çarşamba

AĞAÇ KÜTÜĞÜ VE FOTOGRAF AŞKI

En son canınız neyi çok istedi olsa yeseniz içiniz buz olacak mutluluktan dört köşe olcağınız  birşey benim için ağaç kütüğü fotografı çekmek.Bu ağaç kütüklerini o kadar uzun zamandır istiyorum ki birkaç hatıram da oldu ama bir ağaç kütüğü fatografım olmadı.Bir kurumuş ağaç kesildiğini görsem hemen yanın bitiveriyorum ama sonuç hüsran ;çünkü benim istediğim şekiller meşe ağacında varmış.

 Bugün markete giderken bide ne göreyim karşıda oduncu küçük bir sevinç şoku geçirdikten sonra dönüşte bütün cesaretimi toplayıp istediğim ağacı sordum.O kadar kütük içinde tam istediğim gibi olmasa da bu isteğimi giderecek bitane alıp eve geldik.Bu akşam misafirim var ben kütük resmi çekiyorum:))


Bu aralar beni bıraksalar bütün dünyanın fotografını çekemem belki ama dünya kadar fotograf çekebilirim hiç sıkılmam, yorulmam  vede  açıkmam.



Duygularınız hissetiklerinizi  benim için önemli içinizde tutmayın yazın buraya.

KAHVALTI MASASI


  














    En güzel sohbetler kahvaltı masasın da daha çok oluyor bizde üstüne keyif çayıyla birlikte okunan gazete bal kaymak gibi geliyor bana.Aslında uzun yapılan kahvaltılarda mide den çok gözüm ve ruhum doyuyor.Sakin hazırlanmış bir kahvaltı masası sıcak ekmek ve simitler hep hayelleri süsler.
 Yaz bitmeden domates salatalığın bol olduğu kahvaltılar yapmak istiyorum.
Bu masa fotograf çekmek için hazırlandığı için muhabbet edecek kimse yoktu  bende telefonla sevdiklerimi arayıp karşımdaymış  gibi muhabet edip kahvaltımı yaptım.

10 Eylül 2013 Salı

Çilekli birgün


 Mayıs ayında ilk çilekler çıktığında fotograf makinem olmadığı için çilekleri çekemiyorum diye için için nasıl üzüldüğümü bir ben biliyorum çünkü kimseye söylemedim.İnternette gezinirken çilekli fotoğraflara bakarken nasıl iç geçirdiğimi utanmasam ağlayıp rahatlayacağım duygu dolu anlarımı hatırladım.Fotograf makinem yok derken profesyonel olanından yok ve üç tane makine kaybetmiş kişi olarak aile bütçesinden böyle bir makine almak kesinlikle tehlikeli ve yasaktı.Ben ikinci el bir makineye de razıydım ama alan yok.Bir şeyi her gece rüyanda görecek kadar istersen olur ya, işte bende tam öyle ;her gece rüyamda fotograf makinesi görüyorum eşime anlatamıyorum tabii ama anlatığım biri vardı.Boşuna anlatmamışım ya halime acıdı ya halimden anladıki (genelde ikincisini yapar)Fotograf makinesi alacağını söylediğinde ben o sayfayı nasıl kapamışsam sevinemedim bir süre.Elime geçtiğinde eh biraz ama şimdi duygularımı anlatamam.Işık hüzmelerini çekmesi detayları yakalamak inanılmaz mutlu ediyor.


Eeee makine geldi bu sefer çilek mevsimi geçti.Yine bende bir hüzün çünkü önce şu kırmızıyı bir çekmem lazım işte ogün bugün.

 Bu gün pazar vardı akşamdan o kadar hayal kurdum ki çilekle ne yapacagıma dair erkenden gittim aldım
 O kadar kendimi kaptırmışım  ki güzel çekecem diye tadına bakmayı ancak bir saat sonra akıl edebildim.
 Fotograf çekmek, istediğini yakalamak kolay olmadığı gibi çekilenler arasından  seçmekte bir o kadar zor.
Umarım görünce sizi gülümseten kareler çekmeyi başarmışımdır.Annem olsaydı o çilekler daha yenmez derdi.Kaç tabak değiştirdim, kaç defa elledim saymadım tabii.Biz fotograf çekme serüvenimize devam ederken  size iyi seyirler.Çilek gibi mutlu etmek isterseniz beni bir yorumunuz yeter.

9 Eylül 2013 Pazartesi

BAMYA YEMEĞİ



          Bamya ile evliliğimin ilk yılında kayınvalidemin  bahçesinde tanıştım ve közlenmişini kahvaltıda yediğimde bamya ile ilgili küçükte olsa ön yargılarım son buldu.Zaman zaman duyduğum bamya yapmayı beceremesen salya sümük oluyor söylentilerinden bamya yemeğini  hep geniş  bir zamana erteledim.Bir gün Oktay ustanın programın da öğrendiğim püf noktasıyla heyyyt bamya korksun artık benden dedim ve bamya yemeğini salya sümük olmadan yapacağıma inancım tam oldu.Pazarda güzel bamya görünce hemen aldım ama hemen yapamadım temizlemesi gözümde büyüdü.Pazar günü tam canımız sulu sebze yemeği istedi  ve gecenin 9'da bamyayı öğrendiğim yöntemle ayıkladım ve yemeğini yapıp afiyetle yedik.Nasıl yapıldığını merak edenler için

malzeme:yarım kilo bamya
              2 orta boy domates
              2 orta boy soğan
              1 su bardağı sıcak su
               1\2 çay bardağı sıvı yağ
              1 yemek kaşığı tereyağı
               isteğe göre tuz
Yapılışı: 1) Yağı tencereye alın yemeklik doğradığınız soğanları tencereye alıp karıştırı ve pembeleşene kadar bekleyin
              2)Külah şeklinde temizlediğiniz bamyaları limonlu suda bekletin soğan pembeleşince bamyaları aktarın rengi değişene kadar bamyaları kavurun.
              3)Küp doğranmış domatesleri  aktarın ve fokurdamaya başlayınca sıcak suyu ekleyin.Kısık ateşte yaklaşık 15 dk. piştikten sonra indirebilirsiniz.Afiyet olsun

6 Eylül 2013 Cuma

TATİL BİTTİ EVDEYİZ


Uzun bir tatilden sonra  evimizi okadar çok özledik ki  üç haftadır gelmemize rağmen bugün kendimizi zorla dışarı attık.Hava çok güzeldi yakmayan bir güneş hafif esen bir rüzgar bize eşlik etti.Fotograf makinemizi de yanımıza aldık tabii ve başladık etrafımızdaki güzellikleri çekmeye.



Bu duvar resmini görünce çok mutlu olduk  sonrada çok güldük.Nebil'e nasıl poz verdireyim diye düşünürken bu çocuklar saklambaç oynuyor sende ebe ol dedim nebil kendini öyle bir kaptırdıki gerçek saklambaç oynamaya başladı.Bana kalsa bolca yürüyecektim ama farklı sokaklarda yürümek  nebilde evimizi kaybettik korkusu oluşturduğu için nerdeyse koşa koşa eve geldik.

5 Haziran 2013 Çarşamba

KORUYUCU ANNE BABA TUTUMLARI VE OYUNUN ÇOCUĞUN HAYATINDAKİ ÖNEMİ

Aşk adamı  inletir dert adamı söyletir derler ya benimki de öyle bir yıldır blogu açtım  yazacak birşey bulamadım oğlum gitti yüreğim dile geldi Herşey zamanı gelince kolay olur dedikleri bu olsa gerek
           Daha önce değindiğim montessori eğitimin bizcesini yazmıştım.Anlatmak ve paylaşmak istediğim çok şey var ve ana fikrimde bitirme tezim olan oyunun çocuğun hayatındaki önemi.Oynarken kirlenmek, düşmek kalkmak,canın acıması,acısını bastırıp oyuna devam etmek,yarasını sarmak,takım arkadaşı olmak,takım ruhu edinmek, sinir,sevinç,öfke gibi bir çok duyguyu birgünde yaşamak ve bunlardan hayatı öğrenmek.
                 Fazla koruyuculuk tehlikeli diyen bir araştırma yazısı okudum gazeteden çocuk yetiştirirken bilinçaltına sıkça gönderdiğim kelimelerden biri dedi içimden bir ses.Araştırma cambridge ünv.Dr.DavidWhitebread başkanlığında yapılmış.Çalışmada çocukların oyunlarının yetişkinlerin aşırı baskısı ve aşırı programları nedeniyle tehlike altında olduğunu ifade etmiş.Böyle bir durum da çocuklar normal gelişim gösteremiyor  ve oyundan mahrum kalıyor.Bu durum  çocukları güdümlü bir yaşam tarzına itiyor.DR.Whitebread diyor ki bu da çocuklarda beceriklilik, bağımsızlık,ve özdüzenleme gibi yeteneklerin gelişmemesi anlamına geliyor.
                        Nebil in olaylara karşı tutumunu uzak olunca daha net görebiliyorum.Çünkü çocuklar cümleleri en yalın kelimelerle kurarlar herşey apacık ve dupdurudur.Tepkisini ,hüznünü sevincini çok güzel ifade ediyor.Geçen gün  havuza girdiği için ateşlenmiş annem telaşlanmayım diye bana söylemek istememiş,Nebil le konuşurken ateşinin olduğunu ve bunun için ilaç içeceğini  gayet sakin bir edayla söylemesi  bende hayretler uyandırdı.Hayatta ne yapacağını bilmek çok önemlidir çünkü.O önemsemeyince ben de  biraz daha rahatladım ama annem hemen doktora götürmüş rahat edemedi tabii.Doktor çok yoğun olduğu için ilgi göstermemiş bizimkine tepki şöyle: anneanne beni bir daha bu doktora götürme beğenmedim ben bu doktoru.Başka alternatiflerin olduğunu bilmek rahatlatmaz mı insanı?rahatlatır vesselam.
         

4 Haziran 2013 Salı

MONTESSORİ EĞİTİMİ = ???

Hayatta herşeyin doğalından yana olsakta yaşam koşulları bazen veya çoğu zaman yapayla yetinmeyi ve mutlu olmayı öğretiyor insana dolasiyle yaşattığı hislerde bir o kadar yapay oluyor.Montessori eğitimi de benim için öyle      biz çocukluğumuzda gerçek montessori yaptığımız için (eşimle bu konu da hem fikiriz) şimdi gerçeğine yakın oluşturulan eğitim alanları bize çok yapay, yavan ve kısır döngü gibi gelse de yeni  nesil için  güzel bir eğitim fırsatı sunuyor.
               Oğlumuzu köye göndermek istememizin bizi rahatlatan tarafı öncelikle çocukluk hatıraları biriktirmesi ve doğayı çok sevmesi.Doğayı keşfederken sorduğu sorular hayata başka bir pencereden bakmamı sağlıyor,onun dünyasına kattığı zenginliği de düşünecek olursak gidilecek bir köye sahip olmak çok büyük bir lutüf.Alacağı anneanne kültürü de çabası. Bütün bir kış geçen yıl yaşadığı  köy hatıralarını  anlatmak ve yeniden köye gitmek hayalini kurmakla geçti diyebilirim.Şimdi aradığım da çok rahat konuşması derin bir oh çektiriyor bana.Yaptığı işlerin verdiği hazzı anlatma derdinde her telefonda.Anne danaya yem verdim hiç korkmadım,tavukların kümesinden yumurtaları ben topluyorum vs.Ağlamaklı olan ben birden köyde hissediyorum kendimi.İşte bizim montessori eğitim alanımızdan bir kaç kare...

                     Kirlenmek gerçekten çok güzel. Oyun  oynarken kirlenmenin sonra banyo yapıp mışıl mışıl bir uyku çekmenin çocuğa  zihinsel ve fiziksel  faydaları saymakla bitmez.
 Yolda yürürken karşımıza çıkıp yolumuzu kesen bu kaplumbağayı ilk defa kaplumbağa görmenin heyecan ve merakını yaşattı bize.
 Tırtılın üzerindeki renk cümüşü uyum ve ahengi  görülmeye değerdi.

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Anne yüreği (2)

Geçen hafta okulda yıl sonu gösterisi ve sergi çalışmalarından dolayı eve geldiğimde bayılıp sabah ayılıp işe gidip akşam tekrar... Haftanın nasıl geçtiğini anlamadım ve canım oğlumu  da hem yeni gittiği için hemde çok yoğun olduğum için çok özlesem de duygusa 'la bağlamadım.Tabii içimdeki vicdan hesaplaşması ayrı onu sonra anlatırım
             Babası geçen gün telefon konuşmalarını aktarırıken ne kadar güzel ve mantıklı konuşuyor diye ekledi .Yani yanımızdayken fark edemediği bir şey!!!(Baba çocuk iletişimini de sonra anlatırım).Her telefon da yaptığı işe güzel kelimesini mutlaka ekliyor."Anne güzel güzel bahçeye gidiyoruz.-Güzel güzel oynuyorum" vs.Tabii bunun bilinçli seçildiğini fark eden ben pimpirikleniyorum.Neden bu kelimeyi kullanıyor içinde yaşadığı bir korku mu var yoksa beni rahatlatma düşüncesimi?Şimdilik şöyle bir şey düşünüyor diye tahmin ediyorum eğer güzel demesem annem beni çağırabilir ve ben o sıkıcı hayata tekrar dönerim.Puzzle parçalarını yerleştirir gibi  onun söylediklerini ve  annemin söylediklerini beynim  de kurup duruyorum.

        Bu sabah kahvaltıya indiğim de yemekhanedeki ablalardan biri oğlundan ne haber diye sorunca heyacanla ve özlemle telefon konuşmalarımızı anlattım.Bu arada diğer abla hocam özlediniz mi? deyip gözüme baktığı anda  dolan   gözyaşlarımı daha fazla tutamadım. Ablada sorduğuna pişman olurcasına tesselli cümleleri kursada ne fayda....
          Aslında onu çok özlemekle birlikte onsuz boşalan, anlamsızlaşan ,rutinleşen hayatıma ağladığımı, nimeti farketmenin, nimetin şükrünü edaedebilmenin,nimetin kıymetini anlayabilmenin iç muhasesini yapıp bu nimete layık görene şükür teleşı içindeyim..Her gün ona sarılırken bütün yorgunluğumun ,gönül kırılığımı,özlem ve hasretimi unuttuğumu farkettim.Demirin ateşte eridiği gibi ona sarıldığım anda onunla bütünleşip ruhuma saflığından saflık kattığımı ve onunla tekrar çocuk  olmanın güzelliğini yaşadığımı hissettim.

         

21 Mayıs 2013 Salı

ANNE YÜREĞİ 1

Canım oğlum anaokulun da doğup büyüse de ciddi olarak bu yıl gitti okula hiç aksatmadan çünkü annesi çalışıyordu.Bu süreç beklediğimin aksine zor bir dönem oldu.Ben onu okula hazır hissederken, sosyalleşmede problem yaşamayacağını düşünürken,tuvalet eğitimi bitti problem yok sanırken denizin ortasında tepetaklak olan sandala döndüm.Bunların hepsi problem oldu ve biz biraz sinirli stresli bir dönem geçirdik.Uzun süre büyük tuvaletini altına yaptı,sabahları okula gitmemek için kırk dereden su getirdi,akşam eve geldiğimizde bütün huysuzluğu ve hırçınlığını bizden çıkardı.Ne kadar çocuk gelişimci, anaokulu öğretmeni olsam da bütün yaptıklarının altındaki nedeni bilsem de yaşanan sinir krizlerinin önüne geçemiyordum.Artık doldum taşıyamıyorum dediğimde 15 tatil gelmişti.Bana da memlekete gitmek için gündoğdu.İkimiz ede bu iyi geleceği için çok düşünmeden gitmeyi kararlaştırdık.Tatil boyunca hiç birbirimizi üzmedik çünkü ikimizde sevdiklerimizle istediğimiz gibi zaman geçiyorduk.Tatil bize çok iyi gelmiş olacak ki devam eden günler daha güzel geçmeye başladı.Okulunu ,öğretmenini,sabah kalkmalarını,Annesinin çalışmasını daha iyi algıladı ve benimsedi. Biz mutlu mesut yaşarken Annemin geleceği haberi içimizde heyecan ve mutluluk yarattı.Mayıs ayı girince bizimki yine vızıldamaya başladı ben okula gitmek istemiyorum,okulda çok sıkılıyorum v.s... Babasıyla zaten içimizde bastırdığımız bir vicdan azabı vardı oyun yaşı olduğu halde doyasıya koşup oynamadığı için.Vicdan azabını asgariye indirmek adına okul çıkışı babasıyla parka uğrayıp sonra eve geliyorlardı ki;artık bu da yetmemeye başladı sokakta oyununa devam etmek istedi bir iki itirazdan sonra bunu da kabul ettik.Tabii sokakta oynamanın yarar ve zararlarını sonra anlatırım şimdi asıl konumuza geri dönelim.Annemin geleceğini öğrenince Nebil'e sordum köye gitmek istermisin ?diye önce hayır seni çok özlerim dedi.Okulların kapanmasına bir ay kaldığı için biz gitmesini istiyorduk onun için yavaş yavaş alıştırdım gitme fikrine.Köye giderse kuzenleriyle istediği kadar oyun oynayacağını,sabahları istediği kadar uyuyabileceğini,bol bol süt içip büyüyüp kocaman olacağını,bende kısa bir süre sonra yanına gideceğimi ama beni özlerse dedesiyle uçağa atlayıp gelebileceğini söyledim.Bunların içinden en cazip gelen beni özlediğinde uçağa atlayıp gelme fikri oldu diye düşünüyorum.Rahatladı sanki ve başladı hayal kurmaya şöyle de oynarım,yumurtaları ben toplarım v.s derken Anneciğim geldi bir hafta kaldı ve Nebil'le birlikte gittiler.Ben de oğluşun sevgisi ve özlemiyle pır pır eden kalbim ve bitmeyen vicdan harbimle başbaşayım.

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Benim Annem,Güzel Annem

Anne sınavından yine geçemedim.Günler öncesinden belli oldu anneciğimin geleceği.Bunalmış ruhuma ve kararmış gözüme çok iyi gelecekti bu geliş.Hazırlıklarıma temizlikten başladım. Annemin en hassas olduğu çarşaf ve yorganlardan.Çarşafları ve yorgan kılıflarını yıkayıp koydum kenara.Evi temizledim v.s... Bütün bunları niyemi yaptım Anneciğim büyüdüğümü görsün ve mutlu olsun diye... Annemin gözünde hiç büyümemin bir iç sıkıntısı vardır bende.aslında çoğu zaman mutluyumdur halimden ama kendimi yetersiz hissettiğim alanlarda birde üstüne anne azarı işitince artık büyüdüm diyesim varki yaptığım işin kırık döküklüğü beni eleverir.Son umudum evlenince annem büyüdüğüme inanacak diye umut ederken eşime ilk tenbihi o evin en küçüğü bir şeyi yapamazsa kızma emi olmuş.Sonra bir umut daha besledim içimde Anne olursam artık diyecek sözü kalmaz diye hayal ederken annemin şiddetli azarları anne olduktan sonra daha fazlalaştı.Rutin doktor kontrollerinde aldığım aferinleri annemden almak bir yana Anneliğime ettiği laflar yutulur cinsten değil ama elden bir şey gelmez. Bu gelişinde artık böyle boş hayallerle avunmak yerine yetersizliğimi itiraf edip yardım isteme düşüncemi daha gelmeden telefonda paylaştım anneciğimle.Anlatır anlatmaz hak verdi bana ve yardım edeciğine söz.Bu sözü aldıktan sonra adeta omuzumdan dünya kalktı ve sanki kanatlandım pır pır uçtum o daldan o dala...

Anneciğim Anneler günün kutlu olsun

Anneciğimin bu seferki gelişi Anneler günüyle kesişmesi iki defa mutlu etti beni ve annemi.Biz küçükken annem özel günlerin varlığından dahi haberdar değildi belki ;yada özel günlerde beklentisiz olmayı öğretmişti hayat ona.herkes evlenip biraz sakinleşince hayatı, mutluluğu özel günlerde aradı.Her ne kadar alışageldiği bir şey olmasa da çabuk benimsedi önemsenmeyi ve hediye almayı.kim benimsemez ki??? Anneciğim sabah 10 da bizimleydi.Güzel bir kahvaltı masası hazırlamaya çalıştım tam istediğim gibi olmasa da Anneciğime özel hissettirecek bazı atraksiyonlar vardı,onun getirdiği ekmek ve kahvaltılıklar'la da masamız ve midemiz şenlendi.Hemen hediyemizi verdik tam da ihtiyacım vardı dediği şeyler olduğu için mutlu oldu.Bende yaklaşık 10 yıl sonra Anneciğime hediyemi kendi elimle vermenin sonsuz mutluluğunu yaşadım.

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Biraz mutlu biraz gergin



Biz sıradan sıkıcı bir tatil günü geçireceğimizi düşünürken  bahçede böyle bir sofrayı hazır görmek çok mutlu etti bizi.Masamızdakiler
Çiğköfte
Börek
Yoğurtlu  tavuklu göbek marul salatası
süpriz kurabiye
Yeşilik


30 Nisan 2013 Salı

günün özeti


    Söze nerden başlasam bilmiyorum ama bugün yaşadığım karmaşık  duygular ı anlatmak için sabahtan başlasam iyi olur.Eğer çalışıyorsanız çevrenizdeki her insan  o kadar önemli ki çünkü gün içinde size verecekleri iyi yada kötü enerjiyle adeta gününüzün gidişatını belirler.Gülümseyen ve pozitif düşünen veya tam tersi bir insanın verdikleri ve aldıkları çok farklı oluyor.Çalışırken aaa ben bu kadar okudum şu kadar tecrübem var en iyisini ben yaparım ben bilirim tavrında uzak çalışma arkadaşlarıyla bilgiyi,tecrübeyi,yeniliği paylaşıp en iyisini nasıl yaparımın derdindeyken çok küçük çıkarlar için yapılan basit  hesaplara kurban gidiyor(uz)um çoğu zaman.
Bazen de o kadar negatif duyguyla doluyorum ki içimdeki bilginin tecrübenin işe yaramayacağını  düşünüp gün yüzüne çıkarmama kararı alıyorum.Birisini sevmekte böyle sevgimi söylesem mi? şımarır mı? aman o beni sevmiyorsa niye sevgimi söyleyim ki gibi düşüncelerin hücumundan sonra aklı selim düşünebilirsem eğer sevginin kutsal ve tılsımlı kollarına bırakıyorum kendimi.Almaktan çok vermeye adıyorum  önce ben gülümsüyorum önce ben selem veriyorum umarsız ve karşılıksız.Geri dönüşümü genelde güzel oluyor.Güne daha enerjili ve yaşam sevinciyle dolu başlıyorum.

19 Ocak 2013 Cumartesi

 Defalarca denememe rağmen yüklemede hata oluştu ben bu yazıyı yazamasam hevesim çok kıralacağı için yazıyorum.





Bugün dakikalarca bu manzaranın karşısında durup Güneş ışınlarının suya yansımasının güzelliğini çekmek istedim.



 Bugün sabrın meyvelerini toplarken karşıma çıkan bu manzara da hediyesi oldu.Sabır gerçekten çok acı ama meyvesi çok tatlı.

http://margaretearquitetando.blogspot.com/